Kaynak
Kıymet Nadir Bindebir
Atatürk nasıl devrim yaptıysa AKP de öyle devrim yapmak istiyormuş. Haddini bilmemek suç değildir, legaldir, müeyyidesi yoktur. Bunu diyen kültürümün bakanı suç işlememiştir de, kiminle idrar yarıştıracağı hususunda yanlış bir seçim yapmıştır.
AKP’nin sadece sağlık konusunda yaptığı devrimlere (!) bir göz atıverelim;
“Türkiye dünya devlerinin bilmemne üssü oluyor” haberlerine boşverin. Türkiye organ mafyasının ana üssü oluyor.
Batı’da, organ bağışı yüzde 30 civarındadır. İsrail’de dini inanç nedeniyle bu oran yüzde 4’e düşer. Organa ihtiyaçları var.
2009 Nisan ayında İstanbul’da, İsrailli, organ kaçakçısı bir kasap-doktor yakalandı; Zaki Shapira. Bu haber, İsrail basınında bomba gibi patladı.
Kudüs Üniversitesi Hastanesi’nden Michael Friedlaender, Türkiye ile İsrail arasında kurulan “organ köprüsü” konusunda: “Her hafta Türkiye’ye böbrek nakli için giden bir uçak kalkıyor. 300 hastam ameliyat oldu. Bu insanlar önceleri Irak’a giderdi. Artık Türkiye’ye gidiyorlar.” dedi.
2003 yılından bu yana kaybolan çocuklarımızın sayısındaki müthiş patlama malûmunuzdur. Organ çetelerinin eline geçip geçmedikleri bilinmiyor. Bilinen şu ki; çocuklardan alınan organ daha uzun süre dayanıyor ve doğal olarak daha sağlıklı.
Türkiye; AKP döneminde, ilaç şirketlerinin ucuza insan-kobay temin ettiği, 20 yaşında gençleri 200 Lira karşılığında denek olarak kullandığı, en yeni ilaçların ilk kez denendiği laboratuar haline geldi (sadrazam Recep Efendi’nin “En az üç çocuk yapın” tavsiyesinin altında, organ / denek tarlasına malzeme tedariki ve yaşlıların bakımını çocuklarına yıkma arzusu yoksa, ben de birşey bilmiyorum Aziz and Azize okur). 9 yıl önce 24 kişi olan denek sayısı bugün 12 bin.
Tıbbi bakım, parası olana satılacak ticari bir mal değil herkese eşit olarak dağıtılması gereken bir haktır. Fakat, bir ülkede sağlık sisteminin işleyişi, o ülkenin ulusal değerleriyle halkının karakterine göre de şekillenir.
Devletin görevi, halka ahlâki bir taahhütte bulunarak, herkesin yaşama hakkını garanti altına almak, herkese sağlık hizmeti sunmaktır.
Her konuda cehaletinin ve ahlâk yoksunluğunun derecesini bildiğimiz, tüm ulusal değerlerimizi paspas etmiş, Bursa’da acil yardım servislerini bile özelleştirip satmış AKP hükümetinin, ‘herkese sağlık hizmeti’ gibi ahlâki bir taahhütte bulunması beklenemez.
Tarikatlar ve tarikat medyası eliyle şekillendirilen halkımız, bundan böyle yeşil kartlının dahi katkı payı ödeyeceği, parası olmayana özel hastane kapılarının kapanacağı bir sisteme mahkûmdur.
AKP’nin sağlık konusunda hiç mi olumlu icraatı, devrimi (!) yoktur?
Vardır!
Mesela; emekliler için Antalya’da sağlık köyleri kurdu.
Kamuya ait termal tesisleri bile kaplıca tedavisi, fizik tedavi, rehabilitasyon vs için yaşlıların hizmetine soktu.
Kimin mi? Her yıl Norveç’ten gelecek 25 bin, Almanya’dan gelecek 1 buçuk milyon yaşlının, hastanın.
Sağlıkta Dönüşüm deyip Türk vatandaşına termal tedaviyi kısıtladı amma, hakkını teslim etmek lazım, Norveçli ve Alman hastalar için AKP sağlıkta gerçekten devrim yaptı.
AKP dönemi öyle öksüz kaldığımız bir dönem ki; çocuk sahipsiz, gencin yüzde 32’si işsiz,
Yaşlılar ödeme güçlüğü yüzünden huzurevlerinden atılıveriyor,
Hasta parasızlıktan tedavi olamıyor, ilacını alamıyor,
Emeklinin ömrü ucuz halk ekmek kuyruklarında tükeniyor,
esnaf, memur, işçi, aydın, her kesimden insan, tarikatlara kapılanmamışsa eğer, kendisini sahipsiz, öksüz hissediyor.
Bu öksüz dönemde bir de hastalığın ‘öksüz’üne yakalanmışsan halin yaman.
ALS (Amiyotrofik Lateral Skleroz) öksüz bir hastalık. Stephen Hawking en ünlü ALS hastası. Seyrek görülen hastalık olduğundan ilaç şirketleri tedavi araştırmasına yatırım yapmıyorlar. Öksüz hastalık denmesi bundan.
Hayatta kalabilmeleri, akülü tekerlekli sandalyeye, cihazlara bağlı.
ALS hastası dostum Dr. Alper Kaya, cihazlara bağlı nefes almayı bakın nasıl anlatmış;
“Kulağımda güç kaynağının sinyal sesi, gözlerimin önünde kasvetli bir hava, aklımda elektrik kesintisinin ne kadar süreceği vardı. En son elektrik kesildiğinde güç kaynağım 3 saat idare etmişti. Üç saatin sonunda akülerim imdat sinyalini verdiğinde nasıl olduysa elektrik gelmişti. Kafamda düşünceler… Bu kez elektrik üç saatte gelir mi? Akülerimi uzun zamandır değiştirmedim. Keşke paraya kıyıp 8 tane akü alsaydım. Ventilatör dursa da kendim 1-1 buçuk saat nefes alabilirim ama ya bronş sekresyonu olursa? Asansör de çalışmıyor. 112 acil servisi şimdiden arasam mı? Yoksa fazla mı vesvese yapıyorum?”{₁}
ALS hastalarının kullanmak zorunda olduğu akülü sandalyenin fiyatı 5 bin YTL’den başlıyor. Sağlığımın bakanlığı bunun sadece bin 700 YTL’sini ödüyor. Oysa 10 bin, 20 bin Liralık akülü sandalye, ALS hastasının hayatta kalma şansını büyük oranda artırıyor.
İhtiyaçları bu akülü sandalyeyle bitmiyor elbet. Başka cihazlara da gereksinim duyuyorlar. Fakat Norveçli ya da Alman olmadıkları için sağlığımın bakanlığından ayrıcalıklı bir muamele göremiyorlar.
Akülü sandalyeyi alamayacak durumda olanlar için aralarında para toplayıp, dayanışarak birbirlerini yaşatmaya çalışıyorlar.
Ölüme ve paraya tapınan, hukuk tanımayan, sadece allaha hesap vermesi gerektiğini düşünen moron zihniyet tarafından yönetildiğimiz sürece, üzerimizde devletin koruyucu kanatları yok. Hepimiz öksüzüz. Ama ALS hastaları hepimizden daha öksüz.
Sağlık alanında yaptığı devrimler (!) arasında;
Açık Öğretim mezunu, doktor dahi olmayan bir adamı ayda 5 bin Dolar maaşla Kuş Gribi Koordinatörü (ne demekse) atamak,
Sigara içen vatandaşın cebinden pakedi çıkartıp “İçme şu zıkkımı” demek olan AKP devrim yapıyorsa, adına Kahperengi Devrim denilsin.
AKPliler ve TBMM’de olmaması gereken bazı gruplar, kendilerini halktan farklı ve üstün sanmakta o kadar ileri gittiler ki; “TBMM üyelerinin organ nakline ihtiyaç duyması halinde, doku uyuşması tesbit edilen vatandaşın her türlü organı, rızasına gerek kalmadan alınır ve TBMM üyesine nakledilir” içerikli bir yasa tasarısıyla karşımıza çıkarlarsa şaşırmayacağım.
ALS gruplarına ait linkleri aşağıda verdim. Sağlığımın Bakanlığı belki bir göz atar da, bu insanların kendi ülkelerinde, neden Norveçli, Alman hastalar kadar ihtimam göremediğini açıklar.
TBMM’nin sağlık harcamalarının neden sürekli artış gösterdiğini “Çok çalışıyorlar da ondan çok hastalanıyorlar” diye açıklayan makamlar, bakımları tamamen ailelerinin üzerinde olan ALS hastalarının akülü sandalye bedelinin neden tamamının ödenmediğine de açıklama getirirler herhalde.
Kıymet Nadir Bindebir prostat olmuş
Demek öyle Aziz and Azize okur!
Demek bunca yıl ve resimden sonra “Kıymet Nadir prostat olmuş” deseler inanacaksınız. Siz bilirsiniz.
Bagimsizgundem.com da da yazmaya başladım. KONUK YAZARLAR bölümünde Hamdullah Efendi’nin Amerika Sergüzeşti yazıma da beklerim.
{₁} http://www.als.org.tr/yazar.asp?yaziID=110
http://picasaweb.google.com/turkals/21HaziranDunyaALSMNHGunuIstanbul09#
http://www.facebook.com/group.php?gid=6360237054